Türkiye Makine Federasyonu (MAKFED) Lideri Adnan Dalgakıran, redüktör bölümünün süratli büyüdüğünü ve geleceğinin çok parlak olduğunu söyledi. Makine imalat kesiminin en kıymetli kompanentleri ortasında güç transfer organı olan redüktörlerin geldiğini kaydeden Dalgakıran, “Redüktörler makine imalat endüstrinin olmazsa olmazı eser kümelerini temsil etmektedir.
Dünya’dan Necla Dalan’ın haberine nazaran kesimin bilhassa 2011 yılından sonra Sanayi 4.0 tesiri ile makine endüstrimizdeki gelişime paralel olarak üst taraflı ilerlediğini açık halde görmekteyiz. Türkiye’de bu alanda önemli yatırım yapan çok kaliteli üretim gerçekleştiren firmalarımız var. Firmalarımızın Ar-Ge çalışmaları standart eserler dışında rüzgar gücünden elektrikli araçlara kadar birçok alanda üretim fırsatları yaratacak.
Türkiye’de üretilen redüktörler dünyaya ihraç ediliyor ve bölümdeki gelişim ve değişimden makine bölümümüzün tamamı çok olumlu bir formda etkileniyor. Bölüm çok süratli büyüyor ve Türk makine endüstrinin bir modülü olarak geleceğini çok parlak görüyorum” diye konuştu.
Pek çok dalda olduğu üzere redüktör bölümünde de ölçek iktisadının büyük değer taşıdığını kaydeden Türkiye Makine Federasyonu (MAKFED) Lideri Adnan Dalgakıran, “Sektörde ölçek iktisadında firma sayısı az ve süratle artırılması gerekiyor” dedi.
Dalgakıran, “Redüktör dalında firmalarımız çok kaliteli üretim yapıyor, dünyaya ihraç ediyor. Dal süratli büyüyor ve geleceğini çok parlak görüyorum” diye konuştu.
Makine üreticilerinin Avrupalı rakipleriyle eşit koşullara sahip olmaları halinde dalın çok büyük ivme kazanacağına da dikkat çeken Adnan Dalgakıran, bilhassa finansal enstrümanlar ve nitelikli insan kaynağı sorunun bölümün önündeki en büyük mahzurlar olduğunu vurguladı. Dalgakıran, kelamlarını şöyle sürdürdü:
“Türk makine bölümü son 20 yılda çok büyük gelişme kaydetti. İhracat 1,5 milyar dolarlardan 30 milyar dolarlara geldi. Bugün de ihracatı en çok artan kesimlerin başında gelmeye devam ediyor. Son devirde Rusya- Ukrayna krizi, Avrupa’daki sorunlar yüzünden siparişlerde biraz düşüş var lakin tekrar de yılı 27-28 milyar dolar ihracatla kapatmayı öngörüyoruz. Kesimin en büyük problemleri uzun vadeli finansal enstrümanların ve nitelikli insan kaynağı eksikliğidir. Alman makineci yüzde 2 yıllık faizle 3-4 yılı geri ödemesiz, 10-15 yıl vadeli kredi alabiliyor. Bizim bu türlü bir bahtımız yok ve hiç olmadı. Tekrar Alman makineci tıpkı kredi takviyesini gerisine alıp yurt dışında 7-10 yıl vadeli satış yapabiliyor. Bizim o denli bir bahtımız olsa Türk makine dalı birkaç yıl içinde 3-4 kat büyür. Öte yandan yaptığınız üretimi hangi teknolojileri kullanarak yaptığınız ve bu teknolojilerin ne kadarını ürettiğiniz de çok değerli. Daha farklı, daha verimli üretmek, fark yaratmak, üretim teknolojilerimizi geliştirmek ve nitelikli teşebbüsçüler yetiştirmemiz lazım. Türkiye’de önemli bir teşvik sistemi var. Sayılara bakarsanız 30-35 milyar dolarlık çok önemli bir genel teşvik düzeneği var lakin yanlışsız sonuç alıp almadığımızı incelememiz lazım. Hangi bahis ve bölümlerde takviyelerin yarar sağladığını uygun ölçmemiz gerekiyor. Eksik yanlarımızı ortadan kaldırdığımız vakit daha sağlıklı ve sürdürülebilir bir büyüme gerçekleştirebiliriz.”
Potansiyelimiz çok yüksek, sürdürülebilir büyümeliyiz
Makine bölümünün 10 yılda cari açığı ortadan kaldıracak güce sahip olduğunun anlatan Adnan Dalgakıran, şöyle konuştu: “Makine kesiminin yeteneklerini yazılım ve elektronik dallarında de göstermemiz lazım. Bu üç kesim birlikte hareket edecek güce ve tertibe sahip olabilmeli. Yoksa beklenen gelişmeyi gösteremeyiz. Hafta sonu Polonya’daydım. 2000’li yılların başında Türkiye’de de Polonya’da da kişi başına ulusal gelir 4,500 dolar civarındaydı. Bugün Polonya’da 18 bin dolara ulaştı, bizde 9 bin dolar civarında… Polonya’da kente 10 kilometre aradaki sanayi bölgelerinde toprakların metrekaresi 80-10 dolar civarında. Türkiye’de İstanbul’a 80 kilometre aradaki yerlerde bu sayı 300-400 dolar… Polonya’da endüstrinin genel iktisattaki hissesi yüzde 20’lerde. Türkiye’de de yüzde 20-30 düzeylerinde olursa sürdürülebilir ve sağlıklı büyüme var diyebiliriz. Polonya’nın yüzde 4-4,5 cari fazlası var, önemli dış yatırım alıyorlar. Hasebiyle onlar birtakım şeyleri bizden yeterli yaptılar. Bizim de potansiyelimiz var, hatta onlardan daha yüksek lakin birtakım şeyleri hakikat yapmamız lazım.”
