Halkbank’ın eski genel müdür yardımcısı olan ve ‘Reza Zarrab dosyası’ kapsamında ABD’de yaklaşık 2,5 yıl tutuklu kaldıktan sonra 2019’da tahliye edilen Hakan Atilla, davaya ait konuştu.
T24’ten Cansu Çamlıbel’in sorularını yanıtlayan Hakan Atilla; Reza Zarrab, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, DEVA Partisi Genel Lideri Ali Babacan ve Ebru Gündeş başlıkları altında değerli açıklamalar yaptı.
‘Berat Albayrak’ın adamı değilim’
Dönemin Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ile devrin Ulaştırma Bakanı Mehmet Cahit Turan’ın, kendisini havalimanında karşılaması hatırlatılan Atilla, “Karşılıklı kutuplar ortasında bu türlü bir şeye gereç olmaktan hoşnut değilim alışılmış ki. Ben ne Berat Albayrak’ın adamıyım ne o benimle ilgili bu türlü bir tasarrufun içinde oldu. İkimiz birlikte rastgele bir şeyin kesimi hiç olmadık. O vazifesi nedeniyle karşılamayı uygun bulmuş diye düşünüyorum. Sonuçta iktisattan sorumlu bakandı o vakit. Bazen de tam aksisini düşüyorum. Ben geliyorum, kimse yok. O da tuhaf olmaz mıydı?” dedi.
‘Erdoğan ile hayatım boyunca bir sefer görüştüm’
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile hayatında yalnızca Borsa’daki misyonu almadan evvel bir defa görüştüğünü söyleyen Atilla, “Havadan sudan konuştuk. Ailevi mevzuları konuştuk. Benim o misyonu yapıp yapmaya ruhsal olarak kendimi hazır hissedip hissetmediğimi sordu” dedi.
Atilla, şöyle devam etti:
“Kolay bir şey değil. İki buçuk sene mahpusta kalıp sonra tekrar finans bölümünde değerli bir kurumda misyon almak kolay bir iş değil. Hem riskli hem süratli karar alıyorsunuz. Münasebetiyle haklıdırlar ‘hazır mıdır, değil midir’ diye düşünmekte.”
‘Savcılar hükümetle ilgili soruları öteki raunda saklamış olabilir’
Hakan Atilla, Cansu Çamlıbel’in “Hatırladığım kadarıyla Zarrab’a şahit olarak geldiği mahkemedeki sorgusu sırasında “AKP hükümetinden ne talimat aldın” diye net bir soru sorulmadı. Birkaç tape dinletildi ve o konuşmalardan birinde Zarrab öbür bir banka yöneticisiyle konuşurken onayı Ankara’dan aldığını söylüyor. ‘Zafer Ağabey’ dışında kimsenin ismi geçmiyordu o konuşmada. Türkiye’de bakanlara rüşvet verdiği sav edilen birinin münasebetlerinin sorgulanmaması tuhaf gelmedi mi size?” sorusunu işe şöyle yanıtladı:
“Onu öteki bir raunda saklamış olabileceklerini düşünüyorum. Zira savcıların öncelikli kederi o davayı kazanmak. O noktada o münasebetleri afişe edip onun üzerine bir senaryo yazması çok manalı değil. Birincisi, ben aslında Zarrab’ın dinletilen o telefon konuşmalarında söylediklerinin hakikat olduğunu düşünmüyorum. Konuşmadığı, muhatap olmadığı insanları muhatap olmuş üzere anlatmış olabilir. Ya da farklı konuşmaları insanların duymak istediği üzere anlatabilir.
Zarrab’ın kendi kendine bir diğerine anlattığı öykü üzerinden o denli olduğunu varsaymak bana nazaran mantıklı değil. Zarrab bilfiil o şahısla konuşmuyorsa, bir oburuyla yaptığı konuşmadaki abartılı transferi hiçbir mana söz etmiyor benim açımdan. Fakat dinletilen şey bir bakanla konuşma olsaydı, o öteki bir şey olurdu natürel.”
‘Babacan bahislere vakıf değilse demek ki vazifesini yapmıyordu’
Atilla, o periyotta en kritik bakanlık koltuğunda oturan, şimdinin DEVA Partisi Genel Lideri Ali Babacan hakkında da konuştu.
Atilla, şu sözleri kullandı:
“Ben her mevzuya vakıf olduğunu düşünüyorum. Şayet vakıf değilse zati misyonunu tam yerine getiremiyordu demek ki. İktisattan sorumlu bakan olarak milyarlarca dolarlık süreç hacimlerinin yahut yapılan ticaretin yahut Amerika ile yapılan istişarelerin farkında olmaması manalı değil. Babacan’ın yapılan ticarete vakıf olması Reza Zarrab’ın kendi aklıyla kurduğu işlettiği sistemin bir modülü olacağı manasına gelmez. Banka da onun bir kesimi değil. Fakat Zarrab’ın kendi yaptığı dizayn çerçevesinde kimlerle nasıl ilgiler kurduğu, kimlerle nasıl yakınlaşıp yakınlaşm ABD’ye gelemesin diye eşimin pasaportuna el koydu’
Yaklaşık 9 ay eşinin ve oğlununun ABD’ye gelmesinin engellendiğini doğrulayan Atilla, eşinin pasaportuna el konulmasına ait savcılık kararı olup olmadığına ait ise “Ben kararı görmedim lakin alışılmış karar gerekir. Diğer türlü nasıl yapılır ben bilmiyorum” cevabını verdi.
Atilla, “Peki münasebet neymiş?” sorusunu ise şöyle cevapladı:
“Çok da sorgulamadık lakin emniyet, güvenlik vesaire saiklerle yaptıklarını düşünmüş olabilirler. Lakin bunu bu türlü düşünmüş olmaları kâfi değildir doğal.”
Atilla, “Kararın hükümetten bağımsız alındığını düşünmek mümkün mü?” sorusuna ise “Valla devletin içinde hükümetten bağımsız kendini hükümet zanneden çok insan olabilir” cevabını verdi.
Hakan Atilla, durumun nasıl çözüldüğünü de şöyle anlattı:
“Bir biçimde irtibatla çözüldü. Bu türlü bir mevzunun varlığı biraz daha üst perdeden dillendirilmeye başlanınca çözülüyor. Eşimle, bankadaki üst seviye yöneticilerle birtakım görüşmeler yapıldı. Ondan sonra mevzu çözümlendi.”
Çamlıbel’in “Sizce eşiniz ve oğlunuzun ABD’ye gelişinin 9 ay engellenmesi bir manada bir gözdağı mıydı? ‘Aman ha konuşma, konuşursan aileni göremezsin’ bildirisi mıydı?” sorusuna karşılık Atilla, “Vermeye çalıştığını düşünen olmuş olabilir. Lakin bize direkt bu halde söz eden kimse olmadı” dedi.
Dikkat çeken Ebru Gündeş yanıtı
Kitabında “Avukatım Cathy, Zarrab’ın eşiyle ilgili hususlara hiç girmedi, bu mevzuyu ayrıntılandırmak istemedik. Zarrab hakkımda palavra söyleyip aleyhime çalışsa da kimi şeylerin yeri burası değil” sözlerine yer veren Hakan Atilla, “Ebru Gündeş’le ilgili mahkemede gündeme getirilebilecek bir bahis vardı lakin siz buna girmeme kararı aldınız. Gerçek mu anlıyorum?” sorusuna ise şöyle karşılık verdi:
“Evet. Bireylerin karakterleriyle ilgili bir analiz yapılabilmesiyle ilgili heyette bir fikir oluşturabilmesi için bazen avukatlar bu usul ayrıntıları kullanabiliyorlar. Kişilik erozyonuna uğradıklarını gösterebilecek datalar, konuşmalar vesaire temin edilip sunulabilirdi. Bahisle ilgili olmayan insanların hayatları bizi ilgilendirmiyor.
Zarrab’ın karakteri ve ömür stiline dair olumsuz bir tablo yaratabilirsiniz ancak o etik yahut gerçek mudur? Bana nazaran hakikat bir şey değildi o yüzden de kullanmadık.”
