İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Lideri Ekrem İmamoğlu, HaberTürk’te Serap Belet ve Kürşad Oğuz’un sorularını yanıtladı. Gündeme ait değerlendirmelerde bulunan İmamoğlu, ‘150 Günde 150 Proje’ kapsamında Tuzla’da açılan İleri Biyolojik Arıtma Tesisi açılışında AKP’li Tuzla Büyükşehir Belediye Lideri ile yaşanan gerginliği hatırlattı.
“Benim projem lafımı, bırakın İBB Başkanlığında, Beylikdüzü başkanlığım devrinde çıkmadı. Ben iş insanıyım. Babam da ortak, orada bile ‘benim projem’ demedim. Bu ülkenin parasını, bütçesini yöneteceksiniz, ne benim projem ne partimin projesi derim. Milletimizin projesi” tabirlerini kullanan İmamoğlu, projenin AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın projesi olduğunu söyleyen AKP’li Tuzla Büyükşehir Belediye Lideri Şadi Yazıcı’nın kelamlarına reaksiyon gösterdi.
İmamoğlu, “Tuzla Belediye Lideri açılışta 22 dakika konuştu, ben 23 dakika konuştum. Çıkarsınız makul bir konuşmayla teşekkür edersiniz. İğneleyici laflar vesaire. Bu kışkırtmaların sonucu sayın Cumhurbaşkanı Hilmi Bey’i övdü. Demek ki madalyasını aldı. Siz biliyor musunuz bu projenin başlangıcı Recep Tayyip Erdoğan’ın projesidir diye kelamı var. Ben kimin emeği geçmişse teşekkür edelim dedim. 250 bin metreküplük tesis. Biz 400 bin metreküplük tesisi biz açtık. Sayın Cumhurbaşkanı benim yaptığım tesis dedi. 250 bin metreküplük tesisi sayın Erdoğan açtı diyorlar. Olabilir. Projeyi çizdiren, temelini atan. Muhakkak düzeye getiriyor, sayın Sözen bir noktaya getiriyor. Bu tartışmaları açmanın tek manası; Ekrem İmamoğlu’nun 3,5 yılına 25 yılı muadil tutuyorlar. Yapamadıkları, durdukları, 10 metro çizgisinde gürül gürül çalışan idaresi kıskanıyorlar, yetinmiyorlar kendi 25 yılı ile yarıştırıyorlar” formunda konuştu.
‘Sabiha Gökçen’e yaptıkları çizginin parasını ödüyoruz Hazine’ye’
Artan maliyetlere dikkat çeken İmamoğlu, “Biz ne yazık ki artan maliyetlerde yüzde 400’e varan, mazotundan yedek modüllerine, kirasına araçların bedellerine varıncaya kadar fahiş artışlardan ötürü gelen maliyetlerin çok azını tarifelere yansıtabildik. Suda, ulaşımda bu türlü, vatandaşımıza yansıtamıyoruz” dedi.
Ulaştırma Bakanlığı’nın Sabiha Gökçen’e yaptıkları metro sınırının parasını İBB’nin ödediğini söyleyen İmamoğlu, “Sübvansiyon fiyatımız 11 milyarlara kadar çıktı. 2023’de bunun çok daha tırmanacağını öngörüyor arkadaşlarımız. 10 metroda birden çalışıyoruz. Yeni projelerimiz var. Beylikdüzü-Sefaköy metrosu var. Biz 10 çizgi yapıyoruz, 5 sınırı Ulaştırma Bakanlığı yapıyor. Sabiha Gökçen’e yaptıkları sınırın parasını ödüyoruz Hazine’ye. Bu çeşit metroların Hazine’ye tekrar ödenmesi 30 seneyi buluyor. Artık bize gelen hisselerde yüzde 5 oranı. Bunun manası 2 senede bizden parasını takır takır alacaklar. Ben metro için bulduğum kaynakla 12 yıl vadeli bedelli. Bunu ne vakit değiştirdi? 1 Mayıs 2019. 5 gün sonra seçimi iptal ettiler lakin bu türlü karar çıkarttılar. Parasını bizden takır takır alıyorsunuz. Hazine bana 5 yıl garantisini versin ben bütün metrolarımı yaparım. İstanbul’da daha evvel bütün kaynaklarıyla yardımcı olan merkezi yönetim, Vilayetler Bankası ve daha birçok, Dudullu-Bostancı o krediyle başladı. Bitiyor, ek kredi alınamıyor. Biz devlet bankalarından aldığımız kredi sayısı sıfır. 4. yılımıza giriyoruz. Vilayetler Bankası belediyelere hizmet için kurulmuş” tabirlerini kullandı.
‘125 milyon kredi onayımız 14 aydır bekliyor’
İmamoğlu’nun açıklamalarından öne çıkanlar şu formda:
“Enflasyon yüzde kaç? İTO’ya nazaran yüzde 108, o da tüketici fiyatlarına nazaran. Aklına geldi mi kurnazlık yapanlarla bizim işimiz yok. Ulaşım probleminde engelleniyoruz. 300 milyon avroluk onayımız Cumhurbaşkanlığında. 3 sene oldu. Kendi bütçemizden 160 tane metrobüs almak zorunda kaldık. Halbuki kredisi hazırdı. Bunu bize aldırtmadınız. Hâlâ onaylanmıyor. İstanbul’un muhakkak yıl içerisinde otobüs sayısını yenilemeniz lazım. Krediyi birinci kez İmamoğlu idaresi kullanmıyor ki. Ulaşıma bütüncül baktığınızda. Sabiha Gökçen çizgisinin bizden 2 yıl içinde tahsil edileceğini söyledim. Çekmeköy-Sancaktepe-Sultanbeyli sınırı. Sıfırdan başladık neredeyse. Tam gaz gidiyoruz. Sancaktepe kısmını önümüzdeki sene açıyoruz. Sultanbeyli kısmını 2024’e açıyoruz. 125 milyon kredi onayımız 14 aydır bekliyor. Bize kimse kefil olmuyor. Göztepe çizgisinde 1 sene bekletildik. Bunu 10 ay evvel verseniz suratı arttırsak. Sultanbeyli hemşehrilerime sayın Cumhurbaşkanımı ve ilgili Maliye Bakanı’nı şikayet ediyorum. Bizim sürece dair niye yüksek artışımız var? Pandemi devrinde bütün dünyada yüzde 20 özel araça evrildi, toplu taşımadan uzaklaştı. Hala özel araç kullanımı yüksek oranda. 8.7 milyona günlük toplu taşıma kullanım sayısı çıktı. Tabiri caizse katmerli biçimde toplu taşıma kullanım sayısına sahibiz.
‘Pandemi periyodunda tek bir kuruş dayanak, sübvansiyon alamadık’
Pandemi devrinde bomboş otobüslerimiz gitti geldi. Tek bir kuruş dayanak, sübvansiyon alamadık. Şu anda günde 8.6 milyon. Bir Londra nüfusunu 1 günde yalnızca toplu taşımada taşıyoruz. 15 miyon 840 bin İstanbul’un resmi nüfusu. Valiliğe tekraren yazı yazdım; bize mülteci sayısı hakkında net, somut sayılar verin. BM tespitleri ve bizim tespitlerimiz olsun bunun 2 milyondan daha fazla olduğunu düşünüyoruz. İnsanların aldığı hizmetler var. Örneğin su, gaz. Resmi sayılar yayınlanıyor. 1.3 milyon diyorlar. Bize nazaran 2 milyonun üzerinde. Su tüketiminin ne kadar arttığını, kişi başı tüketim üzerinden. 1 kişi 33 ton su kullanıyor yılda. Yıkanma, paklık, içme suyu. Bunu gördüğümüzde karşımıza tam 19 milyon 300 bin sayısı çıkıyor. Büyükşehirde 19 milyonun üzerinde insan taşıyoruz. İstanbulkart kullanan kayıtlı 500 bin mülteci nüfusu var. Havuzdan kullanan 3 milyon kart daha var. Biz 20 milyona yakın beşere hizmet veriyoruz aslında. Suyumuz bile aşikâr ölçüde değil.
‘Siz o taksiye binemediğiniz vakit aklınıza Süleyman Soylu, Murat Kurum, Adil Karaismalioğlu’nu getirin’
Taksi meselesinde bir plaka sorunu var. Taksi değil; plaka. Plakanın pahası, sahipleri, payları; hatta plaka baronları. Yer ismi vermeyelim. Milyarlarca lira, bir borsa. Gelir gelmez bu işe damga vurmak istedik. 30 yıldır plaka sayısı artmamış lakin nüfus 3 kat artmış. Bu kentte net olarak şu teklif edildi; 5 bin taksi çıkartma, bunları sat, biz satın alalım, sistem yürüsün. Buna hayır dedik. 14 defa bizim teklifimiz reddedildi. Kim reddetti? İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ndeki UKOME’deki sandayle sayısı değiştikten sonra. İBB yetkililerin çoğunluğu vardı. Müzakere masası vardı. Burayı yöneten İBB’nin yetki alanı olan masaya 5 yeni üye atayarak, alakasız bakanlıklardan. Aile Bakanlığı’nın bile üyesi olduğu masa inşa ederek, çoğunluk sayısını elimizden alarak. Sonra anladık ki, ben de şahit oldum, sayın Cumhurbaşkanı, sayın bakanlar bizim UKOME’yi o denli bir takip ediyorlar ki, bu nasıl bir aşk? Ulusal Savunma Bakanlığı, Ulusal Eğitim, Etraf Şehircilik, Aile Bakanlığı’nın sandayeleri var. Jandarma, Emniyet Genel Müdürlüğü, Liman Başkanlığı, Karayolları, Devlet Demir Yolları temsilcileri. Benim İstanbul’da taksiye binemeyen anne, baba, genç kızlar, çocuklar, siz o taksiye binemediğiniz vakit aklınıza Süleyman Soylu, Murat Kurum, Adil Karaismalioğlu’nu getirin. Ulaştırma Bakanlığı’ndan bir iştirakçi var, o elini kaldıracak öbürleri de kaldırıyor başları önde eller havada.
“ARAPÇA İSİMLE TAKSİ GELİYOR”
6 ay sonra gidecekler ve çözeceğiz, 6 ay kaldı. Burada hangi çıkar probleminin damarına bastıysak. Pervasızca bir kurumu tehdit edecek kadar birtakım telaffuz ve süreçlerin içine giriyorlar. Birisi uygulama üzerinden taksi çağırıyor. Gelmiyor. Sonra Arapça isimle taksi geliyor. Benim vatandaşıma siz bunu nasıl yaparsınız? 100 doların varsa taksi var üzere. Benim bütün feryadım, plaka sahiplerine, baron üzere yönetmeye sistemi çalışanlara, adaletsiz biçimde UKOME’ye müdahale eden bakanlıklara. Benim taksi esnafıyla sorunum yok. Hala taksiye muhtaçlığımız yok deniyor. Olacak iş değil. Bizi finansal olarak sıkıntı ortamda daha orta ve uzun vadeli imkanlar bulduğumuzda bize fırsatı ver ki insanlarımız pırıl pırıl otobüslere binsin.
